28 Kasım 2011 Pazartesi

....



Bana bakma sen. Benim derdim söylediklerimden çok söyleyemediklerim....



25 Kasım 2011 Cuma

AKLIM ERMİYOR

Lanet olsun... Lanet olsun... Lanet olsun...
Yoruldum onsuzluktan, ama onunlayken de yorgundum onunla olmaktan....


Anlamadım gitti. Anlayamıyorum ve aslında boşuna çabalıyorum anlamak için. İşte tamda bu yüzden imkânsız olduğu için vazgeçilemez ve gizemli olduğu içinde dikkatim hep onda. Ama ben böyle düşünmemiştim. Ben sandım ki yani sandım ki; iki gün üzülürüm sonra eski olur, hele birde üstüne yeni yaşanmışlıklarda eklen dimi mazi olur unutulur unutulur unutulur sandım.
Lanet olsun ki işte öyle olmadı. Dosta düşmana karşı güçlü durdum ama ben bana kalınca zavallıyım. Umutsuz vakayım. Çok aşığım çok. Çok acı çekiyorum çok. Ve üstüne üstlük çok canım yanıyor. Deliriyorum. Boğuluyorum. Bunalıyorum. Duvarlar üstüme üstüme geliyor. Çivi çiviyi söker diye kendimi başka bir erkeğin kollarına atmak istiyorum. Unutmak istiyorum. Onunla gezdiğimiz yerleri patlatmak haritadan silmek istiyorum. Onun söylediği sözleri lügattan çıkarmak istiyorum. Onu hatırlatan her bir şeyi yok etmek yakmak yıkmak istiyorum. O ve ona dair ne varsa hafızamda ameliyatla aldırmak istiyorum, yüreğimdeki sevgi köklerine lazer epilasyon yaptırmak istiyorum
.
Ama sonra hem kendime yediremiyorum. Hem böylesi duygulara kıyamıyorum. İnsan gerçekten sevdi mi? İnsan aşık olunca yani; mantık aramamalı ama öyle olmuyor, böylede olmuyor…


Ben hep sarışınlara özenmişimdir. Güzellikten başka meşgalelerinin olmaması. Ve şu hayattaki yegâne işlerinin ( gönlünü hoş tuttuğu adamın limitsiz kredi kartıyla tabiki ) akşama kadar o ayakkabıcı senin bu kuaför benim olması. Ve tek en büyük derdlerinin kırılan orta tırnakları olması…


Neyse işte. Sonrada kendi kendime dalga geçerdim; ‘boş ver zaten senin ruhun sarısın!’derdim. Maalesef öyle değilmiş, öyle değilmiş işte kazın ayağı… Bazen çok bilmek ya da çok okumak ya da ne biliyim hayata ciddi anlamlar yükleyip entelektüel pozlar vermek iyi bişi deilmiş. Belki de o aptal sarışınların bu hayatta bir gaileleri yok. Öyle gelmiş böyle gidiyorlar hiçbir şey üretmiyor ve hiçbir çaba sarf etmiyorlar ama mutlular. Üretmeden tükettikleri halde mutlular. Hayat basit! Bir adam gittiği zaman üzülmek için fırsatları bile olmuyor. Köşeyi dönen son model marka bir jepe yansıyan güneş ışığı gözlerini kamaştırıyor. İçindeki kalın cüzdanlı kodaman adamın nitelikleri hiçbir önem taşımıyor.


Bende mutlu olmak istiyorum. Böyle olmuyorsa; mutlu sarışın olmak istiyorum.!!!





15 Kasım 2011 Salı

KADIN VE ERKEKLER İÇİN AÇILACAK KURSLARIMIZ :)

KADINLAR İÇİN:
1. Alışveriş yapmadan hayatta kalma yöntemleri.
2. Hamam böceği... bir insanı yutabilir mi?
3. Karar verme teknikleri. ne giyeceğine karar verme üzerine uygulama.
4. Direksiyonu hiç döndürmeden ileri gidip tekrar geri gelindiğinde araba bıkıp usanıp da düzgün park eder mi?
5. Annesinin yaptığı böreği yemek ile eşine ihanet arasındaki kavramsal farklar.
6. Telefonda kısa konuşma teknikleri
7. 12 çiftten daha az ayakkabı ile hayatı idame ettirebilme yöntemleri.
8. Paket paket diyet bisküvi yiyerek neden kilo verilmez?
9. Ocakta bırakılıp gidilen tencerenin neden bir süre sonra dibi tutar?
10. Duble hamburgerin yanında içilen kolanın diyet olup olmaması neden önemli değildir?
11. Final maçının oynandığı saatte beşinci tekrar oynayan diziyi seyretmemek bir şey kaybettirir mi?
12. Kredi kartıyla satın alma ve bedava alma arasındaki farklar.
13. Hiçbir zaman giyilmeyecek bir pantolonu indirimde yarı fiyatına almakla kim kâr eder?


ERKEKLER İÇİN:
1. Buz kalıbına nasıl su doldurulur? (Adım adım slaytla açıklama)
2. Tuvalet kağıdı rulosu takıldığı yerde kendini yeniler mi? (Yuvarlak masa tartışması)
3. Klozet kapağını kaldırıp duvara ve su borusuna sıçratmadan işemek mümkün mü? (Grup çalışması)
4. Kirli sepetiyle yerdeki halı/döşeme arasındaki temel farklar (Resim ve grafiklerle açıklama)
5. Tabak-çanak, yemekten sonra kendi kendine lavaboya veya bulaşık makinesine uçarak gidebilir mi? (Video ile açıklama)
6. Kimlik kaybı: Uzaktan kumandayı bir parçanız olmaktan kurtarmak. (Destek hattı ve yardımlaşma grupları)
7. Aranan şeyleri bulmayı öğrenmek, höykürerek evin altını üstüne getirmek yerine doğru yere bakarak başlamayı öğrenmek. (Açık forum)
8. Eşinize çiçek getirmek sağlınıza zararlı değildir. (Grafik ve ses kaydıyla açıklama)
9. Normal insanlar kaybolduklarında yolu sorarlar.. (Gerçek yaşam itirafları)
10. Kadın park etmeye çalışırken sessizce oturmak genetik açıdan imkânsız mı? (Araba kullanma simülasyonu)
11. Hayat dersleri: Anne ve eş arasındaki temel farklar. (Sınıfta canlandırma)
12. Nasıl ideal bir ‘alışveriş arkadaşı’ olunur? (Gevşeme, nefes egzersizleri, meditasyon ve nefes alma teknikleri)
13. Bunamayla nasıl savaşılır? Doğum günleri, yıldönümleri ve diğer önemli günler unutulduğunda nasıl özür dilenir? (Beyin şoku ve gerekirse operasyon)


facebooktan alıntıdır :-))









12 Kasım 2011 Cumartesi

Bu ara ....



Bu ara ne rakıya meze,nede kahveye sohbet edip orta mali edemediğim yalama olmuş kederlerim var benim ...





10 Kasım 2011 Perşembe

Eski sevgili

Eski sevgiliyle ayrilip sonrada onunla hic gorusmezsin.Seni arada ozlem dalgalari gelip sarar durur, çaktırmazsın. malum maharet budur; kan kusup 'kızılcık şerbeti içtim' diyeceksin.Sonra bakarsın ki için için onun aramasını bekliyorsun- hemde aramayacağını bile bile bi umut işte. Hayır anlamıyorum ki arasa n'olucak. Yeniden birlikte olmaya mı başlıycaksınız sanki! Naber ? Nasılsın? - İyiyim sen nasılsın?- yok Kötüyüm sen nasılsın? vs vs vs......

Bence bu da bizim kendimize bile itiraf edemediğimiz Aslinda "hani kotuyum derse yasadigimiz duygular gercekti, bak iste o da uzuluyor, Aslinda hala beni seviyor" gibi boktan zügürt tesellilerine siginmak isteyisimizden de neyse ... 

Velhasil kelam biz onu ozlemekle ve kendimizi yenilemek ve yeni baslangiclarla (Yeni bir Kurs, yeni ortamlar, yeni arkadaslar ve yeni alinmis kararlar Listesi vb.) oyalamakla meşgul oluruz...

Günler böyle akıp geçerken , sen için için de ondan bir mesaj, bir telefon yada nebiliyim ortak tanıdıklardan gelecek bi haber beklersin. Beklersin... Beklersin.. 

Hiç bir haber gelmez hiç bir bok olmaz tabi ....

Sen tam yeni yaşamına ayak uydurmaya çalışıyor ve eski sevgili için ''acaba bu adam var mıydı gerçekten bir aralar yoksa hiç olmadı mı ? Benim hayal gücüm bana oyun oynuyor galiba'' diye düşünürken hiç beklemediğin anda beklemediğin zaten gereksiz de olan bir mesaj ....Tabi nevrin dönüyor o an ( Zaten melankolik bünye yaşadığı olayı izlediği filmlerle falan eşleştiriyor zannedersem ve bütün filmlerdeki benzer sahneler çağrışım yapıyor) . Dünya kararıyor falan, bütün yaşadığınız güzel anlar bir film şeridi halinde ve aynı zamanda müthiş romantik ve sözlerinde  tükenmeyen vaatleri olan  ,bitmeyen aşklar 
 vaat eden bir şarkı fonda görüntülere eşlik ederken gözünün önünden geçip gidiyor.

N'oldu hani unutmuştun ??? Ne ayaksın kızım kendine gel .... Şşşşiiişşşştttt aloooo...... Kime diyorum ben .... Aklının sesini dinle , kalbinin diil... Akıllı ol. Bir kişiyi unutmak istiyorsan onunla yaşadıklarınızı diil onun sana yaşattıklarını hatırla!!! Vs. vs. bu ve buna benzer aklını mantığını sana biat etmeye davet edersin .

Tabi önemli olan netice... İşte bende ayrıldığım sevgilimden bir aydan sonra yukarıda anlattığım anlattığım reaksiyonları oluşturan bir mesaj aldım.Ve allak bullagım şimdi... lanet olsun sana ya ... Sana ne nasılsam nasılım ! Sana ne.... Bana ne nasılsan nasılsın! Bana ne...