28 Eylül 2015 Pazartesi

Lutfu da hoş be...

Gene yazilarima, yazmaya siginmaya başlamak hem üzüyor beni , hem de sevindiriyor. Çünkü yazmaz  isem delirecegim. Anlatamadiklarimi yazarak, rahatlama yöntemine siginiyorum. Ama yazmak güzel. Bari bunun ile  teselli bulup rahatlayayim istiyorum.
 
Çok yorgunum. Ama öyle  böyle değil.  Çok ıssızım. Çok yalnızım. Kalabalık sayılabilecek bir ailenin üyesiyim.  Yanında rahatça konusabilegim, kendim olabilegim arkadaşlarım var. Yanında osurabildigim bir sevgilim de var üstelik.

Ama benim istediğim  bu değil ki!!!
İstediğim  farklı bir şey. İstediklerimi konuşamayan ,  yaşayamayan, yaşadıklarını ise sindiremeyen biriyim ben.
Ordan bakınca zavalliya  mi benziyorum, yoksa caresizligine hapis -kendi kapanina sıkışmış  bir sıçana mi benziyorum?  Yada hangisi ötekisinden daha kötü?
Bunu ben de bilmiyorum. Bilmek te istemiyorum. Bilsemde ne değişebilir ki? Gücüm yetmiyor bazı şeylere.
Siz hiç çaresiz kaldınız mi? Basit şeylerden bahsetmiyorum. Gelip geçici caresizliklerden diil bu söylediğim! Bir dönüm noktası. .. Üstelik sadece benim için de değil,  bir sürü insani da içine  çeken bir tür girdap.
Hakkım var mı kimseyi uzmeye. Nevrotik gibi yazıyorum. Belkide gibisi  fazla !!!
Kim söyleyebilir ki öyle olmadığımı. Pesimist ve nevrotik bir manyak miyim acaba? Bunu bilemem, bu karar yetisine de sahip diilim hatta. Ama bildiğim birşey varsa; ben bencil diilim. Kendimi düşünerek insanları da mutsuzluga sürüklemek istemedigimden bu ızdırap hallerim. ..
Bu iyi birsey mi?  Bana sorarsanız boktan birsey. Kendime  attığım yüzlerce kaziktan bir tanesi gibi görülse de ; en ağırı en yaralayan,  en kavurani, en yıkanı, en tüketeni...
E hadi ama toparlanma  vakti. Gözünde yaş kalmadı  bir varliktan sebep.  Ama değer. Lütfü da başım üstüne,  lutufsuzlugu da...


Ben senin yerine de sevmeye çalışıyorum ama olmuyor,  bari, bari sen benim yerimede  sevvvvv...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder